
Şeriklerin Cezalandırılması
Ceza hukukumuzda fail suçun kanuni tanımındaki unsurları gerçekleştirendir. Doktrinde failliği açıklamaya yönelik farklı görüşler vardır TCK’da hakim görüşse dar failliktir. Bu anlayışta suçun kanuni tanımındaki unsurları bizahati gerçekleştirmemesi nedeniyle kanunilik ilkesince sorumluluğu belirlenemeyen kimselerin suça farklı şekillerde illi fayda sağlamak suretiyle yaptığı katkıyı cezalandırabilmek maksadıyla kanun koyucu iştirak müessesini oluşturmuştur. İştirak suça ortak olmaktır ve faillik ve şeriklik olarak iki statüden oluşmaktadır, bunlar arasındaki ayrımı yapabilmek önemlidir. Kanun koyucumuz ayrımın yapılmasında ortaya konan teorilerden fiil hakimiyeti teorisini benimsemektedir. Teoride suç yoluna katkıda bulunan kişilerin faaliyetleri değerlendirildiğinde objektif olarak sürece hakim olanlar faildir. Şerikse hazırlık hareketleriyle suça katkı sağlayan veya tipik suçun işlenmesini teşvik eden, destekleyen figürandır.
Şerikliğe ilişkin hükümler sorumluluk alanını genişletmektedir. Şeriklik halleri azmettirme ve yardım etmedir. TCK 38, 39’da bunların cezalandırılabileceği haller ve kapsamı belirlenmiştir. Kanunilik ilkesi gereğince ilgili kanun maddelerinde sayılan haller dışında yapılan herhangi bir hareket şeriklik sayılmamaktadır. Şerik, korunan hukuki menfaati zedelemekte fakat suç tipine uygun bir haksızlık gerçekleştirmemektedir, kanuni tanımdaki suçla doğrudan temas halinde değildir, failin gerçekleştirdiği haksızlık nedeniyle sorumluluk altına girmektedir. Şeriklerin sorumluluğu TCK 40’da yer alan bağlılık kuralıyla sağlanmaktadır. Bu kural dar fail anlayışının benimsendiği sistemlerde ve özgü suçlarda, şeriklerin hangi koşullarda cezalandırılacağı konusunun çözümünde yeterli gelmekteyken ortak karar verilen suçta sınırın aşılması durumunda nasıl hareket edileceği ve fail veya şerikte bulunan nitelikli halin kişilere nasıl sirayet edeceği konusunun çözümüne yeterli gelmemektedir. Genel görüş nitelikli halin failde bulunması halinde şeriğin sorumluluğunda bilme unsuru ön plana çıkarmaktadır, şerik durumu biliyorsa nitelikli halden sorumlu tutulacaktır. Fakat nitelikli hal şerikte mevcutsa sorumluluk ikisi içinde temel halden kurulacaktır bu konudaki fikrim şeriğin sorumluluğunun nitelikli halden olması gerektiğidir her ne kadar şerik failin fiiliyle bağlı olsada nitelikli hale şahsi kastı bulunmaktadır. İşleyişte bu hususların çözümü doktrine ve uygulamaya bırakılmıştır, fikrimce bu çözüm yolu sağlıklı olmamakla birlikte kanunilik ilkesiyle örtüşmemektedir çünkü TCK 2’ye göre kanunun açıkça suç saymadığı fiil için kimseye ceza verilemez, güvenlik tedbiri uygulanamaz, suç ve ceza içeren hükümlerin uygulanmasında kıyas yapılamaz, hükümler kıyasa yol açacak derecede geniş yorumlanamaz uygulamada vuku bulduğu şekliyle TCK 2’ye aykırı davranıldığını kanunun geniş olarak yorumlandığını kıyas yapıldığını düşünmekteyim. Her ne kadar Yargıtay kararlarında paralel görüşler ortaya koymuş olsa da olması gereken hukuk açısından değerlendirildiğinde kanunsuz suç ve ceza olmaz prensibi gereğince bu sorunun kanunla çözümlenmesi taraftarıyım.
Şeriklerin cezalandırılmasının hukuki temelinin tespitinde farklı teoriler ortaya atılmıştır. Uygulamaya hakim olan görüş bağlılık kuralına dayanan nedensellik teorisidir. Teoride şeriklerin sorumlu tutulabilmeleri başkasının kasıtlı, hukuka aykırı fiiline etki etmiş olmalarına bağlıdır. Bilhassa şeriğin sorumlu tutulabilmesinin nedeni norm ihlali değil normun ihlal edilmesine yapılan katkıdır ve bu katkı azmettirme durumunda faili suç işlemeye yönlendirme şeklindedir. Yardım etmedeyse yardım eden, failin fiiline yaptığı katkıyla suçun işlenmesini sağlayarak suçla bağlantı kurar.
Bağlılık kuralında şeriklerin cezalandırılma şartları belirlidir bu durum kanunilik ilkesine dayanmaktadır. TCK 40/1’e göre şeriklerin suça iştiraki için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir özetle sorumluluk yükletilebilmek için haksızlığın unsurlarının tam olması şartı aranmıştır. (sınırlı bağlılık ve iştirakin bağımlılığı) Tamamlanmış fiillerin dışında şeriklerin sorumlu tutulabilmeleri TCK 40/3’e göre en azından teşebbüs aşamasına varmış bir suçla da mümkün kılınmıştır.(niceliksel bağlılık) Kanunilik ilkesince meşru savunma gibi hukuka uygunluk sebebi söz konusuysa veya fail taksirli hareket etmişse şerikler cezalandırılamaz, ilaveten şerikin sorumluluğunun söz konusu olması için cezalandırılabilir bir fail olması gerekmez, cezalandırılabilir fiilin varlığı yeterlidir. Bağlılık kuralının şartları oluşmuşsa iştirak eden kişiler diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusuru oranında cezalandırılırlar. (niteliksel bağlılık) Kusurluluğu etkileyen durumlar, şahsi cezasızlık sebepleri, cezayı kaldıran şahsi sebepler şeriklerin sorumluluğunu etkilemez. Yargıtay genelde bağlılık kuralına dayanarak şeriklerden kaynaklanan kişisel sebeplerin diğer suç ortaklarına uygulanmaması yönünde kararlar vermiştir buna göre her bir şerik işlenen şuçun cezası üzerinde cezalandırılırlar, failin cezası önemsenmez.
TCK 40/2’de özgü şuçlarda ancak özel faillik niteliğini bulunduran kişilerin fail olabileceği ve suçun işlenişine iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabileceği belirtilmiştir. Bu düzenleme olmasaydı kanunun lafzından hareketle sadece özel nitelikli fail cezalandırılabilecekken suça katkı sağlayan fakat özel sıfatları barındırmayanların suçun işlenişine katkıları cezasız kalacaktı. Gerçek özgü ve görünüşte özgü suçlarda kanunilik ilkesince kanunda faillik için aranan özel nitelikleri taşımayan kişi fiilde hakimiyet kursa da özel faillik sıfatı şeriklere sirayet etmez çünkü ilgili suçların kurucu unsuru failin özel niteliği veya sıfatıdır; örneğin zimmet ve irtikap suçlarında kamu görevlisi nitelikli halden sorumluyken şeriğin sorumluluğu temel halden kurulmaktadır.
Kommentare